Günümüzün Anlatıcıları: Resul Bulama İle Konuştuk

HABERLER KÜLTÜR VE SANAT
Görüntüleme: 113
0 0

Günümüzün Anlatıcıları: Resul Bulama İle Konuştuk Günümüzün Anlatıcıları: Resul Bulama İle Konuştuk

Kişiyi yazmaya yönelten temel etken hayaller mi yoksa gelişen şartlar mı? Ya da diğer bir etken… Sizde hangisi daha etkili oldu?

İsmet Özel, “Yaşamayı bileydim yazar mıydım hiç,” diyor ya, bundan daha güzel anlatılamaz sanıyorum. Hayalleri veya gelişen şartları birbirinden ayırmak güç. Birini öne çıkarıp diğerini yok sayamaz, yazma iddiasıyla yola çıkan biri. Hangi faktör baskın olursa olsun sanatsal değere sahip bir yazı için bir uyumsuzluk olmalı yazarda. Ya hayalleri uzakta kalmalı, ya da yaşadıklarında onu rahatsız eden bir şey. Yoksa yazmak çekilesi değil.

Anlatmanın arkaik yanı düşünüldüğünde, anlatının kutsal yanı var gibi görünüyor. Sizce de öyle midir?

Biz dua ederken, “Rabbim dilimin bağını çöz,” diye dua ederiz. Bir başkası da bunu salt ilham olarak değerlendirebilir. Ama nerden bakarsak bakalım, söylenmek istenenler her zaman kendiliğinden dökülmez satırlara. Bazen bir gece yarısında, bazen yolda yalnız yürürken kendiliğinden gelir o. Çok kısa bir süre bir ışığı yakıp gider. Tamamını değil sadece bir kısmını aydınlatır. Tekrar gelmeyeceğini bilen kişi not alır en yakın yere. Oradan açılır kapılar. Bunu tamamen reddetmek arkadaki büyüyü, ilhamı veya kutsallığı görmezden gelmek olur. Gerisi yavan bir metin olarak kalmaya mahkûmdur.

Post modern anlatım imkânları bağlamında metinlerarasılık yanında türlerarasılık da gündemde. Hatta aynı metinde hem modern hem de post modern imkânlar birlikte kullanılabiliyor. Bu konunun bir şablona oturması gerekir mi?

Tanımlama bir edebi türü kavramak için kolaylık sağlar gibi görünse de, niteliği itibariyle bir sınırlamadır. Ve bu sınırlamalar daha çok bilimsel ifadeleri anlamamıza yarar. Özellikle post modern süreçle birlikte bir metnin hangi türe girdiğini tanımlamak güçleşmektedir. Bunun bir şablona oturması gerekmez ve ben bu şablonların zorlandığı eserleri daha heyecan verici bulurum. Sanatsal değere sahip bir yazıyı herhangi bir tanımlama kalıbına sokamadığımız zaman onu reddetmek nasıl mümkün değilse sırf bir kalıba uyuyor diye onu değerli kabul etmek de mümkün değil. Okuma alışkanlıkları, genel kabuller ve beklentiler değişse de her zaman aslolan metin, içerik ve üsluptur.

tas_sektirme_ustasi

Edebiyat dergilerinde görünüyor musunuz? Görünmek de gerekir mi? Edebiyat dergileriyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Öykü ve incelemelerim Karabatak dergisinde yayımlanıyor. Her yerde görünmek için bir çaba içinde değilim fakat dergileri çok önemsiyorum. Yerli edebiyatımıza önemli katkı yapmış birçok şair ve yazarımız bu mahfillerden beslenmiş ve diri kalmıştır. Dergiler hem kitaplar için açmış olduğu yol, hem de okur-yazar etkileşimi için önemli bir araç. Bu vesileyle yakın zamanda Dergâh dergisi kapandığı zaman çok üzüldüğümü ifade etmek isterim. Bu bir okulun kapanmasından daha üzücüdür.

Yazarken karşınıza birini alıyor musunuz? Okuyucu yahut hayali bir karakter de olabilir. Yoksa kendiniz mi kendi muhatabınızsınız?

Her yazı için tek bir şablon ve muhataptan bahsetmek zordur. Farklı metinlerde hitap etmek istediğim kişiler genelde değişiyor. Birebir hayatın içinden kopyalayıp almadığım için bu öykünün muhatabı şu kişidir diyemem. Ama öykülerime genel olarak baktığımda kendime yazdığımı söyleyebilirim.

Öykü yazmak için en haklı nedeniniz nedir? Yazmasanız ne olur?

Herkesten farklı yaşadım, çok özel bir geçmişim var iddiasında değilim. Fakat yaşadığım, gördüğüm, detaylarına kafa yorduğum bir hikâyem oldu. Yılmaz Erdoğan’ın şu sözleri bu durumu güzel özetliyor bence. “Yazmasak olmazdı, olmasa yazmazdık çünkü.” İthaf ve iç kapakların bu anlamda önemli olduğunu düşünüyorum.

Yazdığınız kurgunun kaderinizi etkileyeceğine inanır mısınız? Böyle bir deneyim yaşadınız mı?

Kaderin mutlak ve iradeye bağlı boyutu daha derin olmakla birlikte yazınsal manada böyle bir deneyim yaşamadım ve umarım böyle bir şey olmaz. Çünkü daha yavaş yaşıyor, daha hızlı düşünüyorum. Kurmaca bizi bazen oralara varmamak için bir uyarı niteliği de taşıyabilir.

Öykücüler genelde birbirini sever ama bu eğer bir yarış olsaydı çağdaşlarınızdan kimi geçmek isterdiniz?

Bu bir yarış olsaydı sınırlı sayıda yarışçı olurdu. Fakat A. Ural hocamızın ifadesiyle, “Gökyüzü geniş ve bütün yıldızlara yer var.” Bu yıldızlar arasında dil ve kurgu yönüyle Bünyamin Demirci ve Selman Nuriler’i, teori ve öyküye hâkimiyeti konusunda Metin Nart’ı geçmek isterdim. Sonra da tekrar geride kalırdım onlara saygı için.

Hikâye ile öykünün farklı türler olduğuna dair dergiler dosya hazırlıyor ve yazarlar bazen görüş ayrılığına düşüyor. Sizce böyle bir fark var mı? Bu iki kavramla ilgili sizin tanımınız nedir?

Edebi tür olarak hikâye daha çok anlatıcılığı, öykü ise kısa metni çağrıştırıyor. Bu konuda kelime sayısı ve sınırlamalardan bahsedilse de tam bir mutabakat sağlanmış görünmüyor. Ben iki kavramı birbirinden ayırmıyorum. Geçmişimizden beslenen anlatıcılığın günümüzde öyküye evrildiğini düşünüyorum. Roman olarak uzun metinden ayrılan birçok noktası olsa da daha çok tek etki kavramı benim için önemli. Cortazar’ın, “Roman sayıyla, öykü nakavtla kazanır,” dediği noktadır burası. Adının hikâye veya öykü olmasından daha çok vurucu etkisi ön plana çıkmaktadır. Buradaki vuruculuk her zaman sert olmak zorunda değil. Bazen durarak, bazen düşünerek, bazen hiçbir şey yapmayarak da nakavt edebilir öykü.

Öykü yazıyorsunuz ama iyi bir öykü okuru olduğunuzu düşünüyor musunuz? Dergileri takip eder misiniz? Yeni çıkan kitapları alır mısınız? Bir de son çıkanlardan bize önermek istediğiniz öykü kitabı var mı?

Yazmak için iyi metinlerle beslenmenin önemine inanıyorum. Geniş okuma listemde özellikle yerli ve yabancı öykücülere ağırlık veriyorum. Bu anlamda iyi bir öykü okuru olduğumu söyleyebilirim. Okumuş olduğum öykü kitapları içinden beni etkileyen öyküleri liste halinde bir araya getirdim.

Başta Karabatak ve Kitap Haber olmak üzere elimden geldiğince basılı yayın ve dijital platformları takip etmeye çalışıyorum. Özellikle genç şairlerimizden Ahmet Akarsu’nun “Gömleğinin Biri,” adlı öykü kitabını öyküde şiirselliğin tadına varmak isteyen okurlara özellikle tavsiye ediyorum.

Happy
Happy
0 %
Sad
Sad
0 %
Excited
Excited
0 %
Sleepy
Sleepy
0 %
Angry
Angry
0 %
Surprise
Surprise
0 %

Average Rating

5 Star
0%
4 Star
0%
3 Star
0%
2 Star
0%
1 Star
0%

Bir yanıt yazın